بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَفَمَنۡ هُوَ قَآئِمٌ عَلَىٰ كُلِّ نَفۡسِۭ بِمَا كَسَبَتۡۗ وَجَعَلُواْ لِلَّهِ شُرَكَآءَ قُلۡ سَمُّوهُمۡۚ أَمۡ تُنَبِّـُٔونَهُۥ بِمَا لَا يَعۡلَمُ فِي ٱلۡأَرۡضِ أَم بِظَٰهِرٖ مِّنَ ٱلۡقَوۡلِۗ بَلۡ زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ مَكۡرُهُمۡ وَصُدُّواْ عَنِ ٱلسَّبِيلِۗ وَمَن يُضۡلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنۡ هَادٖ ٣٣

Her nefsin (hayır ve şer) bütün kazandığına naazır olan (zât-i ecell-ü a'lâ böyle olmayan gibi midir?) Onlar Allaha ortaklar tanıdılar. De ki: «Bunlara ad takın (necidir, ne iş yaparlar bunlar?). Yoksa siz yer yüzünde ona (Allaha) bilmeyeceği bir şey'i mi haber veriyorsunuz? Yahud (gelişi güzel) sözün dış yüzü ile mi (kendinizi aldatıyorsunuz?) Hayır, o kâfirlere (mü'minlerin aleyhindeki) tuzakları süslü (ve hoş) göründü ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi şaşırırsa artık onun için hiçbir hidâyet veren yokdur.

– Hasan Basri Çantay

لَّهُمۡ عَذَابٞ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَشَقُّۖ وَمَا لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مِن وَاقٖ ٣٤

(Bu) dünyâ hayaatında onların hakkı azâbdır. Âhiret azabı ise daha zorludur. Onlar için Allahdan (Allahın azabından kurtaracak) hiç bir koruyucu da yokdur.

– Hasan Basri Çantay

۞ مَّثَلُ ٱلۡجَنَّةِ ٱلَّتِي وُعِدَ ٱلۡمُتَّقُونَۖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۖ أُكُلُهَا دَآئِمٞ وَظِلُّهَاۚ تِلۡكَ عُقۡبَى ٱلَّذِينَ ٱتَّقَواْۚ وَّعُقۡبَى ٱلۡكَٰفِرِينَ ٱلنَّارُ ٣٥

Takvaa saahiblerine va'd edilen cennetin sıfatı (şudur): Altından ırmaklar akar onun. Yemişleri ve gölgeleri dâimdir. İşte (fenâlıkdan) sakınanların (mes'ud) aakıbeti! Kâfirlerin sonucu ise ateşdir.

– Hasan Basri Çantay

وَٱلَّذِينَ ءَاتَيۡنَٰهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ يَفۡرَحُونَ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكَۖ وَمِنَ ٱلۡأَحۡزَابِ مَن يُنكِرُ بَعۡضَهُۥۚ قُلۡ إِنَّمَآ أُمِرۡتُ أَنۡ أَعۡبُدَ ٱللَّهَ وَلَآ أُشۡرِكَ بِهِۦٓۚ إِلَيۡهِ أَدۡعُواْ وَإِلَيۡهِ مَـَٔابِ ٣٦

Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler sana indirilen (bu Kur'an) ile sevinirler. Fakat (peygamberlerin aleyhinde birleşen) güruh içinde onun bir kısmını inkâr eden kimseler de vardır. De ki: «Ben ancak Allaha kulluk edib Ona ortak koşmamamla emrolundum. Ben ancak Ona düâ ederim. Dönüşüm de yalınız Onadır.»

– Hasan Basri Çantay

وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَٰهُ حُكۡمًا عَرَبِيّٗاۚ وَلَئِنِ ٱتَّبَعۡتَ أَهۡوَآءَهُم بَعۡدَ مَا جَآءَكَ مِنَ ٱلۡعِلۡمِ مَا لَكَ مِنَ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا وَاقٖ ٣٧

İşte biz onu (Kur'ânı) böyle Arabca bir hikmet olarak indirdik. Andolsun ki sana (vahy ile) gelen (bu) ilimden sonra onların hevâ (ve heves) lerine uyarsan Allahdan senin için ne bir yardımcı vardır, ne de bir koruyucu.

– Hasan Basri Çantay

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا رُسُلٗا مِّن قَبۡلِكَ وَجَعَلۡنَا لَهُمۡ أَزۡوَٰجٗا وَذُرِّيَّةٗۚ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأۡتِيَ بِـَٔايَةٍ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۗ لِكُلِّ أَجَلٖ كِتَابٞ ٣٨

Andolsun ki biz senden önce de peygamberler göndermişiz, onlara da zevceler ve evlâdlar vermişizdir. Allahın izni olmadıkça her hangi bir âyeti (bir mu'cizeyi) getirmek hiçbir peygamberin haddi değildir. Her zamanın (kulların maslahatlarına göre) yazılmış hükmü vardır.

– Hasan Basri Çantay

يَمۡحُواْ ٱللَّهُ مَا يَشَآءُ وَيُثۡبِتُۖ وَعِندَهُۥٓ أُمُّ ٱلۡكِتَٰبِ ٣٩

Allah ne dilerse (onu yapar. Ba'zısını) mahveder, (vücuda getirmez, ba'zısını da) vücûda getirir. Ana kitab Onun nezdindedir.

– Hasan Basri Çantay

وَإِن مَّا نُرِيَنَّكَ بَعۡضَ ٱلَّذِي نَعِدُهُمۡ أَوۡ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِنَّمَا عَلَيۡكَ ٱلۡبَلَٰغُ وَعَلَيۡنَا ٱلۡحِسَابُ ٤٠

Bizim onlara (onların başına gelib çatacağına) söz verdiğimiz (azâb) ın bir kısmını sana göstersek de, yahud seni (ondan evvel) öldürsek de ancak sana düşen (vazîfe, risâletini) tebliğ etmekdir. Hesâb (ları, cezaları) da yalınız bize âiddir.

– Hasan Basri Çantay

أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّا نَأۡتِي ٱلۡأَرۡضَ نَنقُصُهَا مِنۡ أَطۡرَافِهَاۚ وَٱللَّهُ يَحۡكُمُ لَا مُعَقِّبَ لِحُكۡمِهِۦۚ وَهُوَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ ٤١

(Hem onlar gözleriyle de) görmediler mi ki biz (kudretimizle) arza (kâfirlerin diyarına) geliyor, onu etrafından eksiltib duruyoruz. Allah hükmeder. Onun hükmü ardına düş (üb de red ed) ebilecek de yokdur. O, hesabı pek çabuk görendir.

– Hasan Basri Çantay

وَقَدۡ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَلِلَّهِ ٱلۡمَكۡرُ جَمِيعٗاۖ يَعۡلَمُ مَا تَكۡسِبُ كُلُّ نَفۡسٖۗ وَسَيَعۡلَمُ ٱلۡكُفَّٰرُ لِمَنۡ عُقۡبَى ٱلدَّارِ ٤٢

Onlardan evvelki (ümmet) ler de (peygamberlerine) tuzaklar kurmuşdu. Fakat binnetîce bütün tuzaklar (ın cezası) Allaha âiddir. Herkesin ne kazanacağını O bilir. Dünyânın sonu kimindir, yakında kâfirler bilecekdir.

– Hasan Basri Çantay

وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَسۡتَ مُرۡسَلٗاۚ قُلۡ كَفَىٰ بِٱللَّهِ شَهِيدَۢا بَيۡنِي وَبَيۡنَكُمۡ وَمَنۡ عِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلۡكِتَٰبِ ٤٣

O küfredenler şöyle der: «Sen (Hak tarafından) gönderilmiş bir peygamber değilsin». De ki: «Benim aramla sizin aranızda (hakikî) şâhid olarak Allah yeter ve (bunu) nezdinde kitab ilmi bulunanlar dahi (bilirler).

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu